BERCESTE VE İZAHI – 123–

BERCESTE VE İZAHI – 123–

​Hikmet ve Edeb Deryasından Damlalar: Beyitlerin Derûnî İzahı
​1. Niyâz ve Sabır Bağlantısı: Düşmanlara Pay Bırakmamak
​İlk beyit Niyazi Mısri’ye ait olup, tabiatın ve hayatın hakikatini tasvir etmektedir. Beyitte şöyle denilmektedir:
​Hengâm-ı visâl âkıbet ağyâra da kalmaz
Encâma erer mevsim-i gül hâra da kalmaz

​İzah ve Açıklama:
​Bu beyit, insan hayatındaki kavuşma ve mutlu anların, bir nevi “visâl mevsimi” olarak telakki edilmesi gerektiği hikmetini taşır. Tıpkı baharın nihayetinde güllerin açması gibi, visâl vakti de muhakkak bir neticeye erer. Bu kavuşma anı ve onun getirdiği fazilet, düşmanların yani “ağyârın” eline düşmez. Visâl, ancak ona sabırla ve sebatla erişenlerin nasibidir. İkinci mısra, bu fikri tabiat kanunlarıyla pekiştirir. Gül mevsimi (mevsim-i gül), baharın zirvesini ve nihayetinde sona ereceğini ifade eder. Bu güzellik, dikenlere (hâr) kalmaz; yani o güzelliği zedeleyecek ve ondan istifade edemeyecek olanlara ait değildir. Bu, hayatın imtihanlarla dolu olduğu ve hakiki fazilet ve güzelliklerin, onlara lâyık olmayanlar tarafından gasbedilemeyeceği gerçeğini işaret eder. Mevlâ, visâl ehlini korur ve bu visâli ancak temiz kalplere bahşeder. Makam ve mevki gibi dünya nimetleri de aynı şekilde gelip geçicidir. Bu fani hayatın hakikatine nazar edildiğinde, insanın visâli, yani Hakka vuslatı gaye edinmesi lüzumu anlaşılır.

​2. Fâkirliğin Fazileti ve Hayâlî Bey’in Hikmeti
​Beyit, divan şairi Hayâlî Bey’e aittir. Bu beyit, fakirliğin zahirî bir yoksunluk değil, bilâkis bir fazilet olabileceği düşüncesini tasvir eder. Beyitte şöyle denilmektedir:
​Hayâlî fakr şâlına çekenler cism-i uryânı
Anınla fahr ederler atlas u dîbâyı bilmezler

​İzah ve Açıklama:
​Bu beyit, bir zühd ve kanaat düşüncesi taşır. Hayâlî Bey, “fakr şâlına” yani fakirlik pûşîdesine, elbisesine bürünenlerin, yani yokluk içinde yaşayanların, bedenlerini çıplaklıktan koruyan bu halleriyle fahrettiklerini söyler. Bu fakirler, atlas ve ipek gibi kıymetli kumaşları bilmezler; çünkü onların kalbi, maddî zenginliklerin ötesinde bir fazilete ve rızaya erişmiştir. Bu, dünya malına tamah etmeyen, elindekiyle kanaat eden ve nefsini terbiye eden insanların halidir. Onlar için asıl fazilet, dünya nimetlerinin geçici cazibesinden uzak kalmaktır. Bu beyit, tasavvufî bir yaklaşım sergileyerek, zenginliğin sadece maddi şeylerde aranmaması, asıl zenginliğin gönül zenginliği ve kanaat olduğu hikmetini öğretir. Bu durum, günümüzde dahi geçerli olan bir düşüncedir: Gerçek huzur ve mutluluk, sahip olunan eşyalarda değil, kişinin iç huzurunda ve kanaatkâr enaniyetindedir.

​3. Erzurumlu İbrahim Hakkı’dan Tevekkül Dersi
​Son beyit, İslâm düşünür ve mutasavvıf Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretleri’ne aittir. Bu beyit, hayatın en büyük hakikatlerinden biri olan tevekkül ve kaza-i ilahîyi izah eder. Beyitte şöyle denilmektedir:
​Hak şerleri hayr eyler
Zannetme ki gayr eyler
Ârif anı seyr eyler
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler

​İzah ve Açıklama:
​Bu beyit, Erzurumlu İbrahim Hakkı’nın ünlü kasidesinin bir parçasıdır ve hayatın her ânına tevekkülle bakılması gerektiğini ifade eder. “Hak şerleri hayr eyler” mısraı, Rabbimizin, bizce kötü görünen (şer) hadiseleri dahi, nihayetinde bir hayra (iyiliğe) çevirdiğini beyan eder. Bu, aklımızın ve bakışımızın sınırlı olduğunu ve Rabbimizin hikmetini tam olarak kavrayamayacağımızı gösterir. “Zannetme ki gayr eyler” diyerek, bu hakikatin aksini düşünmenin bir yanılma olduğunu hatırlatır. Hakikî arif (bilge) kişi, bu durumu bir tenkid ve şikayet vesilesi olarak görmez, bilâkis O’nun fiillerini bir hikmet ve fazilet nazarıyla “seyr” eder. Bu bakış açısı, insana sabır ve teslimiyet kazandırır. Kasidenin son mısraları, bu düşüncenin özetidir: “Mevlâ görelim neyler, neylerse güzel eyler.” Bu ifade, bir müminin, başına gelen her hadiseye karşı tam bir teslimiyet ve tevekkül içinde olması gerektiğini vurgular. Bu hikmet, Kur’an’ın Bakara Sûresi 216. Ayetinde geçen: “…Olur ki hoşunuza gitmeyen bir şey sizin için hayırlı olur ve hoşunuza giden bir şey de sizin için şer olur. Allah bilir de siz bilmezsiniz…” hakikatini teyit eder. Bu beyit, insanın kendi acizliğinin farkında olması ve İlahi kudrete sarsılmaz bir imanla bağlanması gerektiğini öğretir.

​Makalenin Özeti
​Bu makalede, farklı beyit üzerinden hayatın ve maneviyatın farklı açılarından hikmetli ve düşündürücü tasvirler yapılmıştır. İlk beyit, visal ve sabrın faziletini, her güzelliğin lâyık olana nasip olacağını vurgular. İkinci beyit, fakirliğin maddi bir yoksunluk değil, bilâkis manevi bir zenginlik ve kanaat hali olduğunu gösterir. Son beyit ise, Erzurumlu İbrahim Hakkı’nın ifadeleriyle, hayatın her olayına tevekkülle bakılması, Rabbimizin her işinin bir hikmete binaen ve nihayetinde hayırla neticelendiği gerçeğini öğretir. Bu beyitlerin her biri, insanın enaniyetini terbiye etmesi ve Rabbine tam bir teslimiyetle bağlanması gerektiğini öğütleyen derinlikli dersler ihtiva eder.

Hazırlayan: Mehmet Özçelik – www.tesbitler.com
24/10/2025

Loading

No ResponsesEkim 25th, 2025